HEPSİ İLE RÖPÖRTAJ
YASEMİN: Lisede biz Cemre ile beraberdik, bizden nefret ediyordu insanlar. Neden?
CEMRE: Çünkü çok yaramazdık. Eren'le Gülçin bizim bir üst sınıfımızdaydılar. Erenler okulda her derse giren, düzgün, çalışkan, derslerde iyi notlar alan kızlardı. Biz Yasemin'le her günümüzü müdürün odasında geçirirdik. İki tane beter böcektik. Ilgın adında bir arkadaşımız daha vardı. Müdür bize "Bermuda Şeytan Üçgeni" ismini takmıştı
YASEMİN: Ilgın'a artık herkes "Çılgın" diyordu.
EREN: Kızlara kötü örnek olmayın Ben hiç ceza almadım okulda. Şu anda üniversiteye gidiyorum. Konser, röportajlar, provalar gibi bir sürü işim varken bile yine de okulun en devamlı öğrencilerinden biriyim.
CEMRE: Biz de Yasemin'le tabii ki akılsız insanlar değiliz Hiçbir zaman başarısız olmadık, sadece yaramazdık. Ama kızlar, siz yine de Eren gibi olmaya çalışın
Ergenlik döneminizde yaşadığınız en büyük sorun neydi?
YASEMİN: Ben diş telleri takmıştım ve bu beni o zamanlar çok üzmüştü. Bana iki ay tel takacaksın demişlerdi. O iki ay, üç sene oldu.
CEMRE: O süre ben de Yasemin'le dişçiye gidip geliyordum, benim canıma okuyordu. "Ben oraya gitmem, ben bunu yemem" diye bana günlerce eziyet etti. Tellerinin çıkmasına en çok ben sevindim.
YASEMİN: Gelmişlerdi bana gerçekten, çünkü çok eziyetli bir şeydi. Ama sonrasında anlıyorsun değerini. Şimdi iyi ki takmışım diyorum, dişlerim çok düzgün artık çünkü. Cemre: Ilgın diye bir arkadaşımız vardı ve o da gözleri bozuk olduğu ve gözlük takmak zorunda kaldığı için bunalıma girmişti. O üzülmesin diye biz de Yasemin'le birlikte birer gözlük almıştık ve biz de gözlerimiz bozukmuş gibi yapıyorduk. Üçümüz de gözlüklü geziyorduk. Eren: Ben hiç ergenlikle ilgili bir sorun yaşamadım. Ergenlik sivilcelerim de 20-21 yaşımda falan çıkmaya başladı.
GÜLÇİN: Benim de pek sorunum olmadı.
Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla tartıştığınız oldu mu? Böyle bir durumda ne yapıyorsunuz?
CEMRE: Oluyor tabii. Bazen kendi aramızda bile tartışıyoruz, ama hemen de geçiyor.
GÜLÇİN: Konuşuyor, hallediyoruz
EREN: Tartışma olmazsa bu normal bir hayat değil bence, çünkü fikir ayrılıkları her zaman olabilir, ki normali budur.
Yakın arkadaşınızla çok ciddi bir kavga ettiniz. Bu durumda ne yapılması gerekiyor sizce?
CEMRE: Asla kin tutmamak ve iyi bir dinleyici olmak gerekiyor, ama her şeyden önce arkadaşları her zaman iyi seçmek lazım.
YASEMİN: Konuşup onu dinledikten sonra doğru karar vermeli. Hızlı kararlar çoğu zaman pişmanlıkla sonuçlanıyor çünkü.
EREN: Biri hakkında bir şey duyduğunuzda hemen buna inanmamak lazım. Gidip açık ve net bir şekilde bunu o kişiye sormak gerekiyor. Olay dedikodu boyutuna gelirse, tamamen içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
GÜLÇİN: Yanlış veya kötü algıladığın bir şeyi de hemen gidip arkadaşınla konuşmalısın ki, her şeyi kökünden çözebilesin. Aksi takdirde işler iyice karışabiliyor.
CEMRE: Hiçbir şey için, insan dostum dediği kişiye sırtını çevirmemeli. Çünkü eninde sonunda buna pişman olur. Belki bugün değil, belki yarın da değil, ama bir gün buna pişman olur.
EREN: Yalan söylemek gibi mesela! Asla arkadaşına yalan söylememelisin.
Çok yakın bir arkadaşınızla aynı çocuğa aşık olsanız?
CEMRE: Gerçek dostlar böyle aşklar yaşamazlar bence. O yüzden arkadaşını iyi seçmelisin. Hadi, böyle bir şey es kaza oldu diyelim, iki taraf da vazgeçmeli bu sevdadan. Bir daha da bu konuyu açmamalı. Çünkü diğer taraf bu durumu hayatının sonuna kadar unutmayacaktır, "Bak, böyle olmuştu" diyecektir hep.
EREN: Ayrıca o çocuk zaten kaybolup gidecek bir gün yani
Bir öğretmeninize aşık olduğunuz mu hiç?
Eren, Cemre, Gülçin: Haaayyyııır!
YASEMİN: Ben okuldayken bale öğretmenimi çok beğenirdim ama Bütün okul hastadır ona zaten. İsmini söylemek istemiyorum, ama çok tatlıdır.
Farz edelim ki bir kız, yakışıklı mı yakışıklı öğretmenine aşık oldu. Ne yapmalı sizce?
EREN: Aşık olmayacak, yapacak bir şey yok çünkü. Cemre: Biraz insanın haddini bilmesi lazım canım.
YASEMİN: Bence öyle değil, annelerimiz babalarımız da küçükken öğretmenlerine aşık olmuşlardır. Özellikle babalarımızın böyle durumları olmuştur.
EREN: Ay ben hiç yaşamadım öyle bir şey
YASEMİN: Okuldayken o yaşta anlayamazsın ki bunu sen, çünkü o olgunlukta değilsin.
EREN: Ben anlarım. Cemre: Ben de anlarım. Çünkü kime ne gözle bakacağını bilmelisin.
YASEMİN: Anlayamazsınız arkadaşlar!
CEMRE: Neyse, geçelim bu konuyu Kesin bir karara varamadık biz
Peki, geçelim o zaman. Diyelim ki bir çocuktan hoşlanıyorsunuz, ama ona aşkınızı itiraf edemiyorsunuz! Böyle bir durumda sizce ne yapılmalı?
CEMRE: Açık davranmalı; rahat olmak lazım. EREN: Hayır, ben katılmıyorum.
CEMRE: Gidip "senden hoşlanıyorum" demekten bahsetmiyorum tabii ki, ama rahat olmak lazım. Çünkü her şey olacağına varıyor.
EREN: Ben açıkçası karşımdakinin yaklaşmasını beklerim.
GÜLÇİN: Eğer o çocuğu çok beğeniyorsam, dünyanın en utangaç insanı olurum. Kıpkırmızı kesilir, çocuğun gözlerine bile bakamam ben. O yüzden bu konuda maalesef tavsiye verebilecek biri değilim.
EREN: En doğrusu ne biliyor musunuz? Bence kaçan kovalanır. Maalesef böyle bir şey var.
CEMRE: Evet, kaçan kovalanıyor ve ben bundan nefret ediyorum. İnsanlar birbirine oyun oynuyor! Ne gerek var böyle bir şeylere anlamıyorum.
EREN:Bence çok iyi dost olmalı. Böylece karşındaki çocuk seni fark edebilir.
YASEMİN:Nereden anlayacak Eren, çocuk senin ondan hoşlandığını? Belki de sadece arkadaş olmak istediğini sanacak.
EREN: O anlaşılır zaten. Tamam, şöyle toparlayalım konuyu: Kendini karşısındakine çok iyi tanıtmalısın. Onun yakın arkadaşı olmalı, ama aynı zamanda ondan hoşlandığını da birazcık çaktırmalısın bence en iyi yöntem bu
İlk albümle iyi bir çıkış yakaladınız. Şimdi 2. albümünüz müzik marketlerde. İki albüm arası dönem nasıl geçti?
- Bayağı yoğun. 1 yıl 3 ay kadar bir süre. Önce ilk albümün tanıtım çalışmaları ve konserleri, mart sonrası yeni albümün kayıtları, arada okuldaki sınavlar, son dönemde yeni albümdeki şarkıların koreografileri, reklam çekimleri derken, hiç ara vermeden bayağı bir çalıştık.
Yeni albümde ilkine göre ne gibi farklılıklar göze çarpıyor?
- İkinci albümün şarkıcılar için önemli olduğunu bildiğimiz için sorumluluğumuz arttı. “Yalan” gibi bir hitin üstüne çıkabilecek miyiz endişesine kapıldık tabii. Herkesin de merak ettiği buydu herhalde. Daha iyisini yapabilmek için çok çalıştık. Çok iyi müzisyenlerden yardım aldık. Yeni albümde ilkine göre daha kuvvetli altyapılar var. Şarkılarımızın 6 tanesi Backstreetboys ve NYSN’C’in bugünlere gelmesinde en büyük ivmeyi sağlayan; “Summer Jam”, Backstreetboys’un “Get Down” gibi şarkılarını yazan yapımcıya ait. Diğer 6 tanesi de yine çok başarılı başka bir müzisyene ait.
“Olmaz Böyle Şey” e gelince, eski bir şarkıyı coverlamak bizim bir geleneğimiz olsun diye düşündük. Şarkının seçimi yapımcımıza aitti. İlk duyduğumuzda bayağı şaşırdık ve “Emin misiniz?” dedik. Ancak şarkının kayıtları bitip de, şarkı son halini alınca ne kadar güzel olduğuna biz de inanamadık. Şarkıların okunması bitince, bir ay boyunca stüdyoya kapanıp bütün şarkılarımıza koreografi hazırladık. Klipte yine Süleyman Yüksel’in imzası var, onsuz olmaz zaten. Bizi nasıl güzel göstereceğini biliyor ve yaptıkları diğer kliplerden çok farklı.
Hepiniz iyi koreografilerle dans ediyorsunuz, bunun dışında çok da güzel kızlarsınız. Türkiye’de, “görsellik ön plandayken müzik o kadar da iyi olmasa da olur” gibi, tecrübelerle edinilmiş bir önyargı vardır. Bu sizin de karşınıza çıkmıştır herhalde…
- Evet, artık herkes bu önyargıyı bizimle kafasından atıyor. İlk albümümüz çıktığında birçok benzetme yapıldı ama insanların kafasında artık bir “Hepsi Grubu” yerleşti diye düşünüyoruz.
Küçük yaşlarda da aklınızda bu tarz müzikle bir şeyler yapma fikri var mıydı?
- Bu projeyi biz oluşturduk, bir başkasının fikri değildi. Hayranlık duyduğumuz gruplar vardı. “Hepsi” ile hayalimizi gerçekleştirdik. Biz hiçbir zaman Türkiye normlarına göre bir şey yapalım demedik. Biz kafamızda olanı yaptık, kendi konseptimizi ortaya koyduk.
Gruplarda herkesin bir rolü vardır, sizde karakterlere göre bu roller nasıl dağılıyor?
- Gülçin mükemmelcidir, bu yüzden bazen mızmızdır. Yasemin inattır, bazen “yapmıyorum abi” der. Cemre Polyanna’dır, bir de son zamanlarda obur olmaya başladı. Eren de panik olandır.
En çok kimin fanı var biliyor musunuz?
- Herkes başka birimizi kendine daha yakın görüyor. Mesela 4 - 5 kızdan oluşan arkadaş gruplarında; “Bak sen şunun gibisin, ben bunun gibiyim” gibi seçimler olduğunu biliyoruz. Ama hangimizin en çok fanı var diye hiç düşünmedik.
Konserleriniz nasıl geçiyor?
- Çıkmadan önce son bir kez tekrarları yapıyoruz, özellikle koreografilerde. Zaten çalışmalarımızı kayıt ediyoruz, zaman geçince karışmasın diye, oradan izleyerek çalışıyoruz. Çok heyecanlanıyoruz. En çok heyecanlanan Eren oluyor. Cemre hiç heyecanlanmaz, hatta Eren’e; “Yeter artık, bak beni de panikletiyorsun” der. Sahne bizim yerimiz zaten, biz kayıt grubu değil, performans grubuyuz. Danslarımız, kıyafetlerimiz, tavırlarımız ve şarkılarımızla bütünüz.
Yaşadığınız terslikler ya da ilginç, unutamadığınız şeyler var mı?
- Her konserde bir şey mutlaka oluyor. Bir defa şemsiyeli bir koreografimiz vardı, bir televizyon çekiminde. Yasemin şemsiyesini düşürdü, gülmeye başladık bir an… Hemen utangaç bir şekilde gülümseyerek şemsiyeyi yerden alıp devam etti. En son konserde Cemre, Eren’in üzerinden köprü kurarken, ellerini yere koyması gerekirken, Eren’in ayaklarının üzerine koydu, gülmeye başladık tabii. Böyle terslikler oluyor genelde. En büyük terslik diyebileceğimizse, yine son konserlerden birinde, sahnenin hemen önünde patlayan havai fişeklere en yakın olan Eren’in, dumanları yutmasıydı. Konser sonuna kadar, teknik ekibe “ne olur kesin” deyip durdu. Kesilmesi mümkün olmayan bir şey olunca ayakta zor durdu, burnu akıyor, ter boşalıyor, başı dönüyor. Arada hemen kulise gidip yere oturdu ve birden kameralar başına üşüştü. “Kendini ölecek gibi mi hissettin, sahnede mi ölmek isterdin?” gibi sorular gelmeye başladı, Zaten kötü halde, bir de onlar öyle deyince bir baktık bembeyaz olmuş yüzü.
Gelen sorular daha korkutucuydu galiba…
- Kesinlikle, “ne oluyor” dedik.
Peki, gelecek için kafanızda neler var?
- Yaşadıklarımız, planlarımızın daha üstünde şu an… Yani geçen sene “ikinci albümde şunları yapalım daha farklı olsun, sponsorlarımız şöyle olsun” gibi şeyler yoktu. Daha hayali şeyleri soruyorsanız, konserlerimizin daha büyük olması, şovlarımızın daha kapsamlı olması gibi hayallerimiz var. Işık şovları var hayallerimizde, bizden başka dansçılar da olsun. Kalabalık, bol dekorlu bir sahne… Mesela kaydıraklar olsun sahnede, biz onlardan kayalım falan:) Türkiye’de henüz böyle büyük projeler yapılmıyor. Bu biraz da seyirciyle ilgili galiba, Türkiye’de konserlerden çok, DJ’lerin çaldığı müzikle eğlenmek tercih ediliyor. Bu arada Ağustos ayında başlayacak bir turnemiz var, biletleri satışta, herkesi bekliyoruz.
Avrupai bir tarzınız var, peki yurtdışıyla ilgili projeler ve hayalleriniz var mı?
- İki tane İngilizce şarkı yapacağız. Tam zamanı daha belli değil. İlk albümde “Olmaz Oğlan”ı İngilizce’ye çevirmiştik. Hatta Bulgaristan’da bir numara oldu. Kanada’da 5 numara olmuştuk, hatta 50 Cent altımızdaydı. Şimdi daha kapsamlı bir şeyler yapmayı düşünüyoruz.
Siz kimleri dinliyorsunuz?
- Ceren en çok Kenan Doğulu’yu dinliyor. Nil, Sezen Aksu, Şebnem Ferah, Sertap Erener dinliyoruz. Yasemin, yurtdışından Usher, Justin Timberlake ve Alicia Keys’i çok seviyor. Eren Gwen Stefani Madonna’yı çok seviyor. Bir de şirketimizin son prodüksiyonu Murat Boz var. Herkes ona çok dikkat etsin, geleceğin starı. “Yalan” şarkımızda da bize eşlik etmişti, oradan hatırlayabilirsiniz. Onun da albümü çıkıyor. Çok güzel bir sesi var, çok da yakışıklı. Hatta bir konserimizde onu sahneye davet ettik ve şarkısını söyledi. Kızlar çığlık çığlığa seyrettiler.
Bir de yine sizin şirketinizden albümü çıkan Bomb Grubu var. Onlar için ne diyorsunuz?
- Onlar iyi ki böyle bir şey yaptılar. Renk geldi bizce müziğe.
Sizin son olarak söylemeyi istediğiniz neler var?
- Bizi dinlemeye devam edin ama korsan olarak değil. Çünkü bizim özellikle son albümümüzde hazırladığımız altyapıları, arka planda döşenmiş vokalleri, MP3’lerde ve korsan yollardan edinilen kopyaların hiçbirinde duyamazsınız. Bizi doğru duyabilmek için orijinal albüm alın. Emeğimiz var, yurtdışından gelen çalışan çok iyi insanların emeği var. Bir de sigara içmeyin, biz grup olarak sigaraya karşıyız. Bizimle çalışan insanlar yanımızda sigara içmezler. Özellikle gençler sigaradan uzak dursun.
Dört kız olmak zor olsa gerek anlaşmazlıklar çıkıyor mu?
- Hiç bir zaman aramızda anlaşmazlık çıkmıyor. Çok iyi anlaşıyoruz. Aslında hepimiz farklı karakterlerdeyiz ama bu bizim için daha iyi. En sağlıksı da diyebiliriz. Bu bizi yapıcı ve tutucu tutuyor.
Hepsi Grubu Röportajı resmi